Bolu’da içme suyundan zehirlenen kişi sayısı her geçen gün artarken bu hastaların bir bölümü ise yoğun bakıma kaldırıldı. Bazı hastaların tetkiklerinde kanlı ishalle ortaya çıkan, anemi ve akut böbrek yetmezliği ile seyreden Hemolitik Üremik Sendrom (HÜS) tanısına ulaşıldı. Bu gelişmenin ardından internet arama motorlarında Hemolitik Üremik Sendrom HÜS nedir yoğun bir şekilde araştırılmaya başlandı.

Hemolitik Üremik Sendrom (HÜS) nedir, nasıl bulaşır?

Hemolitik Üremik Sendrom HÜS hastalığına ilişkin verilen bilgilerde, HÜS’ün esasında geniş bir hastalık grubunu kapsadığı ve çeşitli sebeplerle ortaya çıkabildiği belirtildi. Böbrek yetmezliğine ve aynı zamanda hastanın kan tablosunda bozukluklara yol açan bir sendrom olan HÜS, enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji açısından değerlendirildiğinde hastalığa yol açan iki mikroorganizma olduğu görülüyor.

Bu mikroorganizmalardan biri ‘ Enterohemorajik Escherichia coli ‘’ denilen her yaştaki bireylerde kanlı ishal, kusma tablosuna yol açan bir mikroorganizma olduğu açıklandı. Bu hastalık hayvanlardan, etlerden, sebzelerden ve sulardan dahi bulaşabiliyor.

HÜS belirtileri nelerdir, nasıl anlaşılır?

HÜS hastalığına sebep olan ikinci mikroorganizma ise Shigella olarak adlandırılıyor. Bu bakterinin de kanlı ishal ve kusma gibi belirtilerle seyrettiği söyleniyor. Bu mikroorganizma çeşidinde daha belirgin bir şekilde ateş görülüyor. Ancak birkaç gün sonra böbrek yetmezliği, kan değerlerinde düşüş ile hastalık daha ciddi bir boyuta taşınıyor. Bu hastaların böbrek yetmezliği sebebiyle diyalize alınmaları dahi gerekebiliyor. Hastalık zamanında tespit edilmediği taktirde de böbrek yetmezliği ve ölümle sonuçlanabiliyor.

HÜS tedavisi nasıl yapılır?

Hastalığın tedavisinde iki farklı mikroorganizmaya göre farklı tedaviler uygulanıyor. Hastaların büyük bir bölümü hastanede yatarak tedavi edilirken, sıvı ve elektrolit kayıplarının yerine koyulması ve antibiyotik tedavisi uygulanıyor.

Kanlı ishalde ise mutlaka hastaneye gitmek gerekiyor. Bulantı, kusma ve ishal gibi durumlarda hastanın ilk olarak sıvı kaybının karşılanması ve ardından tedaviye başlanması gerektiği ifade ediliyor.